Koleksiyonerler kimdir, kimlere koleksiyoner denir, herkes bu işi yapabilirmi, bu iş para kazandırırmı?
Koleksiyonerler, dünyada sesini duyurmaya çalışan,var olma savaşı veren sanatçıların yol arkadaşları,inanmış yoldaşlarıdır.
Toplaycıların , seçtikleri resim bazında olduğu kadar , yoldaşlık yaptıkları sanatçıyla da anılacak birliktelikleri, sanat tarihinde dipnot olacak / kayıtlara geçecektir.
Yatırım yapan koleksiyoncular,müzeleriyle bellek oluşturan,çağdaş Türk sanatının koruyucuları , kurdukları,inşa ettikleri çağdaş sanat tapınakları,ibadethaneleriyle Türkiye’nin görsel kültürünün yaşayan tanıkları ,olayların birebir şahitleri olarak ulusal tarihimizi işte şimdi,tam da bu anda yazmaktadırlar. Gelecek kuşaklara aktarılacak bu uzun romanda yer alan sanatçısı, galericisi,yayıncısı, koleksiyoneriyle hepsinin ortak hikayesidir ; onlar birlikte yaşamış,kavgalarını vermiş, birlikte tarihlerini ve kutsallarını oluşturmuşlardır.
Sanat camiamız,dünyadaki sanayileşmenin sosyolojik yapılanmasının kültür endüstrisiyle üretimsel bağını/paralelliğini umursamamış ve (toplumcu sanatın değinmeleri dışında) bu birlikteliği çoğu zaman kuramamıştır.Ne varki buna rağmen, Türkiye’nin yerel eşrafı tarafından yaratılan mizansen ve senaryoda ,ulusal kültür endüstrisinin biraz da takıntılar ve ancak denildiği gibi gıpta ederek/özenerek/taklit ederek ve buna bağlı rakipleşerek üretebilmenin paradoksunda, yerel değerlerini eşsizce yeniden kurgulamış, özgün davranış kalıplarıyla,diğer ülkelerdeki meslekdaşlarının zihin coğrafyalarına pek de benzemez kolektif bir bilinç üretebilmiştir.
Aynı Fransız,İngiliz,Amerikan veya Rus piyasasının biricik ve özgünlüğü gibi bu Türkiye ekonomisinin farklı meşrep ve taklit/montaj kültürünün dünyadaki doldurduğu boşluk kadar önemli bir rezerve neden olarak/doldurarak,eleştirilemeyecek birikim/farklılık ve faydaya neden olmuştur.
Enerji yollarının kesiştiği,siyasi istikrara dünyada Türkiye açısından her zamankinden çok ihtiyaç duyulduğu bu zamanda ekonomideki verimlilik sanat piyasasına da yansımış,kambur heykelci ile Davut’un öyküsündeki gibi ürettiğinin ses vermesini,seda uyandırmasını bekleyenler olarak koleksiyonerler ve galericiler artık,sonunda bu pazarda derinden de olsa bir ses,uğultu duymaya başlamışlardır.
MARİFET İLTİFATA TABİDİR; İLTİFATSIZ MARİFET ZAYİDİR ;YA DA DOĞANÇAYLAR’DAN YAHŞİ BARAZLAR’A ECZACIBAŞILAR’A ,KABAKCILAR’DAN ÜLKERLER’E DEVREDİLEN MİRAS ÜZERİNE..
Yerel toplayacılarımız,koleksiyonerler,Sotheby,Christie’s ve diğer müzayede salonlarında milyon dolarlarla alıcı bulan sanatçıların koşuya ilk başladıklarında yanıbaşlarında,omuz hizalarında apoletleri,madalyaları,ünvan/şan şöhretleri,kimseleri yokken,hem işveren,hem dost ve suflör olarak bu yerel piyasanın önce akıllı ,sonra inanmış müteşebbisleri olarak yer almışlardır.
Tanrının halifesi,yeniden yaratanı olan sanatçının inamışları,mesenleri,bazen karanlıktaki gözü veya izsürücüleriydiler .
Bir üretici olan sanatçı ile ‘müşterisiz eşya nafiledir’ diyen piyasa ekonomisi arasındaki zorunlu ilişkinin sonucuduydu bu birliktelik.
Sonuç itibariyle dinsel metinlerde belirtildiği gibi ‘insan acz içinde ve muhtaçtır; esfel-i safiline çakılmıştır’.’
Yani tüm bireyler,bir taraftan tüketirken bir yandan da (sanatçıda da olduğu gibi) üreterek tekamülünü sürdürmek zorundadır .Bu da iş/işçi/işveren ilişkisini tüm toplum kademelerinde vazgeçilmez kılmaktadır.
Karl Marks Kapital’in 1. cildinde bu karşılıklı bağımlılığı şöyle tarif eder;”Kapitalist üretimin büyük güzelliği şuradadır;(..)emeğin arz ve talep yasası doğru çizgi üzerinde tutturulur,ücret salınımları(..)doyurucu sınırlar içine alınır,emekçinin kapitaliste toplumsal bağımlılığı,bu vazgeçilmez koşul güvenceye alınmış olur”1/788
İsimleri bazen Ambroise Vollard, D.H. Kahnweiler veya Leo Castelli, Peggy Guggenheim,Mary Boone,Daniel Tamplon veya Yahşi Baraz,Nahit Kabakçı’da olsa heyecanları,yaşamları ve tutkuları benzer,misyonları aynıdır,kaderleri inandıkları sanatçılarla parelelikler gösterir ve sanatın,sanatçının yaşayacağı havayı,üstünde duracağı toprağı/binayı bu eşsiz oyunkurucular inşa ederler.
Öykünün bir tarafını sanatçılar oluştururken,bir tarafında da bu dengeyi oluşturan ‘toplayıcılar’ yani koleksiyon/erler vardır.
Toplumsal işbölümü içinde herkes kendi gerçeğini,rolünü,öyküsünü yaşamaktadır.
Onların isimleri dünya sanat tarihinde ,sanatına inandığı sanatçılarla yanyana hatırlanacaktır.
Emin Çetin Girgin
Odatv.com
Türkiye’den ve Dünya’dan en güncel müzayede haberlerini paylaşıyorum